6 Eylül 2016 Salı

HULYAM'A YOLCULUK İSKOÇYA





Gayda çalan kareli etekli adamlar.

İçinde hayaletlerin yaşadığı  büyük şatolar.

Cesur Yürek filmi William Wallace

Dediğimde ne gelir aklınıza???

Evet bildiniz İskoçya








Yıl 2001  Şubat ayı çok heyecanlıyım. Oğlumla birlikte ilk yurt dışı seyahatimiz olan İskoçya'ya seyahat edeceğiz.
Seyahat tutkunu biri olarak bu gezi benim için iki anlamda önemliydi. Hem yeni bir ülkeye, hem de üniversite de tanışıp sonrasında kardeşim gibi çok sevdiğim bir dostum ve arkadaşım olan Hülya'ma seyahat ediyordum.
Klm ile önce Amsterdam sonrasında Edinburg a seyahat edecektik.

Uçak fobimin olması bile, beni bu geziden vazgeçiremedi. Uçak fobin var ama nasıl  seyahat edebiliyorsun? Diyenleri duyar gibiyim.

Geze geze yendim işte:))

Oğlum hemen cam kenarını kapmıştı. Camdan dışarı bakıp bulutlara bak anne. Şuraya baksana anne deyip duruyor. Ben de ona uçak korkumdan bahsetmek istemiyordum.

Yanımıza çok tatlı bir bayan oturdu. Üç saatlik yolculuk boyunca sohbetiyle beni çok rahatlattı.
Tabii ki inişte,  gözlerimi kapayıp, koltuğu koparacak gibi sıkmama engel olamadı.

Önce Amsterdam ve sonrasında Edinburgdayız.
Hava alanında arkadaşım kızı Mısra ile  beni karşılamaya gelmiş.
Mutlu mesut bir şekilde evimize doğru yola çıktık.

Hülya mın tek katlı bahçe içinde çok şirin bir evi vardı.
Oğlum Berkay 7 Mısra ise 4 yaşında.
Çocuklar birbirleriyle çok iyi anlaşıyorlar.

Şubat ayı hava bayağı soğuk. Ve buranın meşhur yağmurları da devamlı yağmakta.
Tabii  biz evde durur muyuz. Aldık çocukları başladık Edinburg u  gezmeye.
Hülyanın evinin olduğu cadde yani Milton caddesi tek katlı çok güzel evlerle dolu.
Öncelikle Mısra'yı kreşine bıraktık.
Sonrasında otobüse binerek Edinburg'un merkezine geldik.





Edinburg un en ünlü caddesi Princess Street ve  Edinburg kalesi ve etraftaki tarihi binalar beni büyülüyor.

Ertesi gün havanın soğuk ve yağmurlu olmasına  aldırış etmeyip. Trenle Glaskow a geçiyoruz.
Trenle Edinburg Glaskow arası 1.5  saat civarı.
Edinburg İzmir ise Glaskow Ankara diyebilirim.

Edinburg a göre çok daha kalabalık.
Her tarafta iş yerleri büyük binalar alışveriş merkezleri bulunmakta.
Şahsen Edinburg dan sonra bana çok da güzel gelmedi diyebilirim.

Sonrasında çocukları Deep See World denilen eğlence merkezine götürdük. O yıllar daha ülkemizde
bu kadar büyük akvaryumlar yok. Çocuklar çok eğleniyorlar.

Sonrasında evde, yollarda çok eğlenceli vakit geçirerek zamanımızı doldurduk.
Bir hafta dediğin çabucak bitiverdi.










Bol bol Walkers yani İskoçların meşhur tereyağlı bisküvilerin den, şeker, çikolata ile bavulumu doldurdum.

Dönüş yolculuğu biraz maceralı geçti..Ne yazık ki uçağı kaçırdık:)) 5 saat Edinburg havaalanı 7 saat Schipol hava alanında bekleyerek evimize varabildik.


Sabah 6:30 dan saat 9:00 a kadar Mc Donalds'ın açılmasını bekleyen oğlumun mutlu sonu.







Yıl 2014 aylardan Ekim ben tekrar İskoçya'dayım.

Bu sefer ki üç günlük kısa ve tek başına bir seyahat.Çocukların biri 17 diğeri 20 yaşında. Mısram ın Amerika seyahatinden dolayı arkadaşımla baş başayız.
Hulya'cığım Edinburgda ki evini satarak Dunfermline de yeni dubleks bir ev satın almış. Çok şirin
yan yana villalardan oluşan, yeni bir yerleşim yeri.












Dunfermline ile Edinburg arası 30 dakikalık mesafede. Meşhur Edinburg köprüsünden geçtiğiniz zaman sanki boğazın Anadolu yakasına geçmiş gibi oluyorsun.




İlk günümüzde arkadaşım beni şehrin dışındaki Kinross adlı çok güzel bir yere götürdü.








Evet aşağıda gördüğünüz klasik İskoç kahvaltısı.


















Arkadaşımın evinin yakınındaki park. Bu park ile ilgili anımı anlatacağım şimdi size.

Sabah yürüyüşüne çıktığımda bu güzel parkı görmüş. İçinde biraz dolaşmıştım. Sonrasında
bu parkın  ne kadar önemli olduğunu anlayacaktım.

Eve dönmeden son günümde Edinburg un içinde biraz alışveriş yapmak istedim. Arkadaşımın işi olduğundan Dunfermline dan Edinburga trenle geçecektim.
Arkadaşımın evi tren istasyonuna uzak olduğundan beni araba ile oraya bıraktı. Dönüşte de haber verirsin seni alırım demişti.
Ben de Edinburg da 3 4 saat dolaştıktan sonra eve dönmeye karar verdim.
O sıralar telefonum yurt dışına ne yazık ki açık değil di. Biz internet yoluyla haberleşiyorduk.
Tren istasyonunda Wi fi olduğundan arkadaşıma ben şu tren ile geliyorum diye mesaj atıp trene bindim.
Trenden indiğimde mesajımın ulaşmadığını fark ettim:((  İstasyon zaten küçücük. İnsanlar iner inmez arabalarına binerek oradan uzaklaştılar. Ben orada kalakaldım. Ne bir şey soracak kimse ne de bir ev görünüyordu yakınlarda.
5 10 dakika sessiz in cin top oynayan istasyonda bekledim. Birisi gelse ne olacak. Nereye gideceğimi bilmiyorum ki. Ev adresi bir şey yok ki elimde.
Sonra bir çöp kamyonu yanaştı yanıma. O anda aklıma sabah gittiğim park geldi. Duloch park.
En azından onu bulursam. Evi bulma imkanım vardı.

Duloch park nerededir diye sorduğumda öncelikle telaffuzumdan bir şey anlamadılar. Biraz detaya girince neyse ki anladılar. Ama uzaklardaki bir bölgeyi göstererek şu taraflarda bir yerlerde dediler.
Gözümü karartıp başkada çarem olmadığımdan o bölgeye doğru yürümeye  başladım.
Nereye gideceğimi bilmeden yürüyordum. Site gibi küçük evlerin arasına ulaşmıştım. Evlerin önünde bir insan olmaz mı ya. İnsan bir camdan bakar. Bir çocuk sesi duyulur .Yok öyle bir şey. Bir market bir bakkal nerdeee.
Sonrasında bir arabaya el yapıp durdurdum. Tekrar parkı sordum. Yaklaşık 40 dakikadır yürüyordum.
Ama doğru tarafa doğrumu yürüyorum bilmiyordum. Neyse ki doğru tarafmış.Bir saatin sonunda parkı bulduğumda ki sevincimi anlatamam.
Buradan sonrası kolaydı.
Bu sırada arkadaşımda evde merakla beni bekliyor. Kapıyı çaldığımda beni karşısında görünce şok oldu. Sen nasıl geldin evi nasıl buldun.
 Sora sora Bağdat bile bulunur demişler ama soracak insan bulabilirsen tabii:))
Sonrasında bu park benim parkım oldu.Duloşum(Duloch)  benim:))


Bence rotanızı en yakın bir zamanda İskoçya özellikle Edinburga  çevirip bu    yemyeşil,ortaçağ şehrini keşfedin.

Bu gidişimde Aberdeene  gitme fırsatı da buldum. Ama Edinburgun yerini hiç tutamadı:)))

Sizi Edinburg resimleriyle baş başa bırakıyorum.

































Klasik sorularımızı sormadan geçmeyelim.
 
Ne zaman gidilir?
 
Nasıl gidilir?
 
Neden gidilir?
 
Bence bir bahar ayında Nisan, Mayıs gibi THY nin direkt Edinburg uçuşuyla gidip tarihin içinde kaybolun.
 
 
 
Sağlıcakla kalın,

 





































































































































Hiç yorum yok:

Yorum Gönder