25 Haziran 2017 Pazar

HEYAMOLA SİNOP





Herkesin sığındığı bir liman vardır bu hayatta.
Üzüntüsünü. sevincini, korkusunu,heyecanını paylaştığı
Kiminin annesi babası, kiminin eşi çocuğu, kardeşi
Belki evde beslediği bir hayvanı.
Ya da en çok da arkadaşı.
Ama benim anlatacağım liman yukarıda en yukarıda yurdumun en kuzeyinde hırçın Karadeniz dalgalarına kucak olmuş bir liman ve şehri SİNOP

Her yörenin, her şehrin bir hikayesi vardır.
Sinop'unda Helesa geleneği ve hikayesi çok ilgimi çekmişti.İlk olarak bu hikayeyi anlatarak başlamak istiyorum yazıma.

Rivayete göre eski yıllarda bir gemi Karadeniz'in çılgın rüzgarına dayanamayıp Sinop limanına sığınmış. Haftalar geçmiş ama denizde bir durulma yok.Geminin tüm kumanyası bitmiş.Denizciler açlık içinde çare ararlarken kaptanın aklına bir fikir gelmiş.Akşam vakti filikayı süsleyip karaya inmişler.Tayfalar omuzlarında filika ellerinde fenerlerle maniler söyleyerek evlerin aralarında dolaşıp yiyecek toplamışlar.Böylece açlıktan kurtulmuşlar.
Zamanla bu olay yinelenerek Ramazan aylarında yapılan bir gelenek haline dönüşmüş.
Bence yardımlaşma ve beraberliğin en güzel örneğini sergileyen bir gelenek.

Gelelim güzel liman şehri Sinop'umuza...

Artık gelenekselleştirdiğimiz KKL bayanları gezisinin bu seferki rotası SİNOP
Ama neden Sinop?
Çünkü Sinop baro başkanı arkadaşımız Hicran Kandemir bizi memleketine davet etti.Bizde büyük bir sevinçle tabii ki geliyoruz dedik ve çok ama çok anlamlı bir günde 19 Mayıs ta Sinop'a çıkartma yaptık.
Kalabalık bir grup olduğumuzdan İstanbul'dan bir minibüs kiralayarak işe başladık.
Sabahın köründe İstanbul' dan yollara düştük.
Şoförlerimiz gayet tedbirli ve  prensipli arkadaşlar olduğundan, hız sınırlarını aşmadan kaplumbağa misali 12 saatte Sinop varabildik.
Arkadaşımızın evine yirmi bayan doluştuk.Hemen hazırlanıp akşam yemeği için sahile balık restoranına indik.










Sinop ta gün batarken biz 19 Mayısı burada sohbetimiz ve marşlarımızla sonlandırdık.


Sabah erkenden uyanıp Asena arkadaşım ile birlikte Sinop burnunu yürüyerek gezmeye çıktık.
Sinop'ta çok güzel bir gün başlamıştı.


Bugünün programı çok yoğun olduğundan erkenden minibüsümüze binip yola çıktık.
İlk durağımız Erfelek Öztürk kahvaltı mekanı.Sinop kahvaltısı burada yenir.



Çok lezzetli ve doyurucu bir kahvaltı sonrası yemyeşil doğanın içerisinden ilerleyerek Erfelek Tatlıca Şelalelerine geldik.
Tatlıca şelaleleri gerçekten muhteşem bir doğa harikası.Küçük büyük 28 şelaleden oluşuyor.
Keşfedilip turizme açılması çok kısa süre önce olmuş.
Şimdiye kadar birçok şelale gezmiş görmüştüm ama açıkçası hiçbirine tırmanmamıştım.
Şelalelerin sonuna kadar gidemesek de Hicran önümüzde biz arkasında kaygan zeminde halatları kullanarak bir çok  şelaleleri geçerek muhteşem bir tırmanış gerçekleştirdik.
Dönüşte kolay yolu seçerek orman yolundaki taht merdivenleri kullanarak aşağıya indik.
Bence ayağınıza sağlam bir ayakkabı seçip şelalelerin sonuna kadar gidip benim için de kaynaktan su için.
















Şelalelere giden yol üzerindeki Erfelek baraj gölünün kıyısında muhteşem manzaraya karşı klasik pozumuzu vermeden geçemezdik.




Sonrasında Bektaşağa göletine geldik. Burası piknik yapmak ve şehirden uzaklaşıp nefes almak için ideal bir yer.
Gölde tekne kiralayıp dolaşabilir,kahvenizi alıp göle karşı yudumlayabilirsiniz.




Artık karınlar yavaş yavaş acıkmaya başlamıştı.Mideler mantı mantı diye bağırıyordu.
Sinop mantısını ilk yediğimde cevizi çok sevmem yada yoğurtla çok aram olmamasından mıdır bilmem bayılmıştım. Beşiktaş'ta bir Sinop mantıcısı bulup arada gidiyordum.
Ama glutensiz beslenmem nedeniyle bu sefer mantıyı yiyemedim:((
Görüntüsü bile yeter...



Akliman  Hamsilos tabiat parkının içindeyiz.Burası huzur verici bir yer.
Deniz kenarına indiğinde karşında küçük bir adacık görüyorsun.Sanki bir kaç kulaç atsam da adaya kadar yüzsem diyesi var insanın.
Bembeyaz kumsal ve güzel bakımlı bir park. 




Hamsilos Türkiye in tek fiyordu. Fiyord değil diyenler olsa da
Yemyeşil bir ormanın mavi bir denizle buluşması Ya da
Hırçın Kara denizin ormanın aralarına girerek bir sakinlik araması da diyebiliriz.
Mutlaka görülmesi gereken bir doğa harikası.















Ve istikamet Türkiye'nin kuzeydeki en uç noktası

İnceburun

İçinde biri yaşıyor mu diye merak ettiğim bir deniz feneri ve uçsuz bucaksız muhteşem Karadeniz.








Ve artık şehir merkezine dönüş .

Sabahtan beri yaşadığımız görsel şölenden sonra sırada gözlerimizi nemlendiren bir de düşündüren bir yer var.


Sinop cezaevi







Denizin kenarına kurulmuş taştan büyük sur duvarları olan ne dizelere şiirlere mekan olmuş bir yer.
İçinde gezerken tüylerin ürpermemesine ve gözlerindeki yaşları tutmana imkan yok.

Dışarda deli dalgalar
Gelip duvarları yalar
Seni bu sesler oyalar
Aldırma Gönül aldırma

Sabahattin Ali ve  ceza evinde yatan suçlu yada suçsuz tüm mahkumların anısına....


Evet içimiz karardı ama Sinop gezimizi muhteşem bir anıyla bitirmeden gidemezdik.


80 ler partisi





Evet gezimizin sonunda bol kahkahalı,keyifli bir gece geçirdik.


Sinop'un güzellikleri bu kadar mı? tabii ki değil.


Bizim iki güne sığdırabildiklerimiz sadece....


Teşekkürler Hicran Kandemir,teşekkürler tüm gezi arkadaşlarım ve SİNOP.






Yazımızı Sinop doğumlu ünlü filozof Diyojen ile bitirelim.




"Gölge etme başka ihsan istemem"

Hoşcakalın,