27 Ocak 2019 Pazar

KARLAR ALTINDAKİ GÜZELLİK LVİV






Ukrayna'ya gitmek için sebep mi arıyorsun?
İşte size bir kaç sebep.

a)Öncelikle vize probleminin olmaması ve çipli nüfus cüzdanıyla ülkeye giriş yapılabilmesi.
b)Türk lirasının bu kadar değerli olduğu bir ülke bulmanın zor olması (5 Grivna 1 TL)
c)Avrupa'nın en güzel kızları unvanına  sahip  bir ülke olması (Her ne kadar bizim için bu şık önemli olmasa da "Güzele bakmak sevaptır" diye bir deyişimiz var)
d)Uygun fiyata uçak bileti bulabilme imkanının olması
e)Hepsi tabii ki

Kuzenimin bir haftalık kış izninin olması yukarıda şıklarla birleşince Ukrayna ya gitmemek için hiç bir sebep kalmamıştı.

Lviv'e gidiş dönüş bileti alıp.2 Gün Lviv 2 gün Kiev olarak planımızı yaptık.

14 Ocak 2019 saat 14.30 uçağıyla Lviv e uçtuk.Yolculuğumuz 1 saat 40 dakika sürdü.
Uçakta önde oturmanın avantajıyla hızlıca inip kontrol sırasında ön sıralarda yerimizi aldık.
Pasaportumu alan bayan görevli  vize sayfalarına şöyle bir bakıp, giriş kaşesini hemen vurdu.Ben iki dakika Ukrayna'ya geçiş yapmış oldum.
Ama arkamda olan kuzenimi kenara çekip görevlilerin yanındaki  odaya aldılar.
Beş dakika odada kaldıktan sonra onunda kaşesini vurup geçiş yaptırdılar.
Önceden tedbirli olduğumuzdan dönüş uçak bileti ve otel rezervasyonlarının dökümlerini yanımıza almıştık.Sadece onları sorup resimlerini çekmişler.
Neye göre odaya çektiklerini anlayamadık.Ama siz siz olun evraklarınızı hazır edin.Boşu boşuna zaman kaybından kurtulmuş olursunuz.
Bu arada dönüşte tanıştığımız uyanık bir genç kızımız nasıl olsa kenara çekecekler diye ona sıra gelmesini beklemeden   direkt kontrol odasının başındaki sıraya girmiş.Ona da bir kaç soru sormuşlar bırakmışlar.Erkenden işini bitirmiş olmuş.Bu da bir alternatif.

Lviv havaalanından şehir merkezine ulaşım:

Öncelikle Lviv de ulaşım nasıl ondan bahsetmek istiyorum.


Lviv de 5 tane ulaşım aracı var.

Otobüs
Minibüs(Marshrutka)
Troleybüs
Tram
Taksi:)

Ulaşım araçları çok eski ve yavaş.Durak isimleri latin harfleriyle yazılmadığı için hangi durakta ineceğini bulmak zor.Ama Lviv yürüyerek gezilebilecek bir şehir olduğundan hava alanı ve tren istasyonuna ulaşım dışında bu araçları kullanmanıza gerek yok.


Hava alanından 9 no lu troleybüse binip 15 dakika sonra  son durak Universytet te indik.
Bilet 5 Grivna yani 1 TL şoförden alınabiliyor.
Bileti aldıktan sonra camın üzerinde bir bölüm var.Bileti burada deliyorsunuz.Delmeyi unutmayın.Arada kontrol için görevliler geziyor.
Duraktan biraz ilerlediğimizde üniversiteye de adını vermiş İvan Franco parkı karlar içinde bize merhaba diyor.




Bu arada  çevrim dışı haritalar Lviv de bayağı işimizi gördü.Kuzen önceden gideceğimiz yerleri ve otelimizi haritalarda kaydettiği için kolaylıkla otelimizi bulduk.

Otelimiz 3 yıldızlı  Lviv Central Jam Hotel.

Çok ekonomik, merkezi , geniş odalı ve işlek bir caddede ama avlu içinde olduğundan sessiz bir konuma  sahip.
İki kişi oda kahvaltı 220 TL
Çok lüks aramıyorsanız kesinlikle önerebilirim.

Otelimize yerleştiğimizde hava karamaya başlamıştı.Soğuk havaya karşı gardımızı alıp(termal içlikler) dışarı attık kendimizi.
Hava korkulacak kadar soğukta  değildi hani.

Otelden bir kaç dakikalık yürüme mesafesinde ana caddeye çıktığımızda ışıl ışıl bir şehir bizi karşıladı.

Siz de benim gibi  kapalı mekanları ve alışveriş merkezlerini sevmeyip sokak pazarlarını ve stantlarını seven bir kişi misiniz bilmem ama Lviv de noel stantlarının kaldırılmadığını uzaktan gördüğümde bir sevinç çığlığı atmadığım kaldı.















Ukrayna'da nüfusun büyük bir   kısmı Ortodoks.Ortodokslarda  noeli 6-7 ocak gibi kutladıkları için Lviv' de noel stantları ve yılbaşı etkinlikleri 20-21 ocağa kadar devam ediyormuş.
Noel stantları ve satılan şeyler tabii ki bir Almanya veya Fransa' daki kadar çeşitli ve renkli değil.
Ama gene de stantlarda buraya özgü objeler, yün patikler , atkılar, çikolata ,yiyecek ve tabii ki votka ve sıcak şarap bulunmaktaydı.
Stantların sonunda meydanda kocaman bir çam ağacı ve buzdan  objeler vardı.
Ve arkasında ihtişamıyla Lviv opera binası




Ne yazık ki Lviv de bir etkinlik gününe denk gelmediğimizden operaya  gidemedik.Hatta içini bile göremedik.Gitmeden önce planlamakta yarar var.Sonradan kaçırdığına üzülüyor insan.

Karnımız acıkmaya başladığından yemek mekanlarına doğru yürüdük.İlk olarak karşımıza Atlas restoran çıktı.
Burası Rynok meydanına bakan içi otantik ve eski mimariye sahip bir restoran.
Yemek menüsünden öncelikle Ukrayna Borsh çorbasını seçip sonrasında ne yiyeceğimize karar veririz dedik.Çorba  domuz etiyle yapıldığından etsiz olanını tercih ettik.
Çok beğendik mi hayır.Ortamda çok kasvetli gelince ana menüyü almadan kalktık.
Diğer yemeklerini denemediğimiz için restoranı çok kötülemek istemem.Ama çorba soğuk ve lezzetsizdi diyebilirim.Fakat restoranın iç dizaynı ve lavabo kısmı görülmeye değerdi.
Fiyat gayet uygun 80 Grivna yani 16 TL










 Sonrasında Rynok meydanındaki ara sokaklarda gezinip küçük alışveriş dükkanlarına   bakıp hafif bir şehir keşfi yaptık.Sokaklar o kadar renkli ve hareketliydi ki.
















Bir ara sokakta yürürken arya sesi gibi bir ses duyduk.Müziğin geldiği tarafa doğru yürüdüğümüzde  sesin kiliseden geldiğini anladık.Kilisenin içi  ibadet edenlere doluydu.Sonradan kilisenin St.Andrews kilisesi olduğunu öğrendik.
İçi de dışı da gayet ihtişamlıydı.





Karnımız iyice acıktığından  güzel gördüğümüz bir restorana  girdik.Adını anlayabilsem yazacaktım ama:)
Şirin döşenmiş küçük bir Gürcü restoranı.
Bir Hinkani (mantının çok büyüğü içi kıymalı) birde Khacapuri(bildiğimiz peynirli pide) ve iki su  söyledik.
Kahacapuri güzeldi ama Hinkaniyi o kadar beğenmedik.
Ödediğimiz tutar 215 grivna yani 43 TL 
Fiyat Avrupa'ya göre  ucuz Türkiye standartlarına göre de aynı ayarda diyebiliriz.






Bu arada unutmadan size  muhakkak uğramanız gereken bir mekan ismi vermek istiyorum.
Açken gidin lütfen.Hatta giderseniz bir foto çekip beni de ekleyin lütfen.
Biz tok olduğumuzdan sadece kokuyu içimize çektik.Ah o koku hala burnumda.

Lviv Galician Cheescake and Strudel   Rynok Street no:13

Bilumum strudelller tatlı ve tuzlu, sıcak sıcak yapılıp servis ediyor.İçeride üç beş masa var.
İster oturup , ister paket alıp gidebilirsiniz.




2.gün

Sabah Otelde kahvaltımızı yaptıktan sonra ilk işimiz St. George katedraline gitmek oldu.
Katedral tepede şehre hakim bir konumda içi aydınlık ve güzel bir mimariye sahipti.
En  dikkat çekici şey ise hafta arası sabah saatleri olmasına rağmen içerisinin bu kadar kalabalık olmasıydı.
Dua edenleri çok rahatsız etmemek için bir iki poz çekip ve duamızı edip oradan ayrıldık.









Katedralden aşağı  Opera meydanına doğru yürüdük.Opera pasajının içinde bir çok dükkan var ama bizi cezbedecek bir şey yoktu.Pasajdan sonraki ara sokağa girdiğimizde ise çok güzel bir  restorana denk geldik.Sonra geliriz diye karar verdik ama fırsatımız olmadı.Belki siz gidersiniz diye aşağı resmini ekliyorum.Sonradan yorumlarını da okudum .Güzel yorumlar almış.






Opera binasını gündüz gözüyle görüp noel stantlarını tekrar bir dolaştık.










Ve otelimizin hemen karşısındaki Potoçki Sarayı

İki katlı binanın her bir katını gezmek için 30 Grivna ödeniyor.
Sarayın iki katıda muhteşem mobilya ve tablolarla süslü.













Saat 12:00 ye geldiğinden ve bizde gece treniyle Kiev'e gideceğimizden otelimize geri dönüp çıkış işlemlerimizi yapıp bavullarımızı da emanet olarak otele teslim ettik.

Öncelikle merkezden biraz uzak olduğundan   Lychakiv Mezarlık ve müzesiyle başlamaya karar verdik. Mezarlığa  güzel bir havada yürüyebilirsiniz.Ama yerler kar ve buzla kaplı olduğundan biz 2 no lu troleybüse binerek gittik.
Daha doğrusu gidemedik.
Araçta durakları gösteren bir liste yok.Duraklarda ise Ukraynaca isimler.Bir baktık ki son durağa gelmişiz.Çevrim dışı haritamızı açtığımızda mezarlığı bayağı geçtiğimizi fark ettik.Sonra tekrar aynı troleybüsle  geri döndük.Mezarlık koskoca bir alan. 400 hektar büyüklüğünde.Biz mezarlık kapısının tam ters istikametteki durakta inip karlı buzlu yollardan mezarlığın tüm çevresini katetmek zorunda kaldık.Mezarlığın giriş kapısını bulduğumuzda ise üşüdüğümüz ve  içini gezecek halimiz kalmadığından  girişten bir kaç resim çekip 2 nolu troleybüse binip merkeze geri döndük.Giderken bir durağa geldiğimizde bir kadının dua ettiğini görmüştük.İkimizinde içinden aynı şey geçmiş.Mezarlık buraya yakın mı? :)
İşte o durakta inecekmişiz.Ve birbirimizi teselli etme cümlesi" olsun gezemesek te gittik:))))



Öncelikle sıcak bir kahve içmek için yer ararken Svit Kavy e denk geldik. Alt katta yer olmadığından üst katına çıktık.Eski tarz döşenmiş.Kasada siparişi veriyorsun siparişler masaya geliyor. Latte ve sıcak çikolatası güzeldi.Ama cheescake ve tiramisuyu çok beğenmedik.








Bir mekan önerisi daha gelsin.
Latin Katedralinin arka  sokağı Boim Şapelinin hemen yanında çok güzel ve romantik bir cafe 
Cafe No:1 Girişte koskoca Kiss Place yazısı  İçeride öpüşmek mecburi mi dedirten yer.











Sonrasında ara sokaklarda dolaşıp Lviv Hand made Chocalate i bulmaya çalıştık.

Size şöyle bir itirafta bulunmak istiyorum. Lviv avuç içi kadar bir yer.Normal koşullarda yürüyerek bir günde tüm şehri gezebilirsin.Ama biz sürekli kaybolduk.Yani aynı sokaklara çıkıp çıkıp durduk.

Yerlerin karlı buzlu olması ve düşmeyelim diye yere bakarak yürümemiz mi yoksa tabelaların Ukraynaca olması sebebiyle mi bir anlam veremedik.

Ama aşağıdaki resme bakın şimdi Bu binanın Lviv Hand made Chocalate olduğu nereden belli.Önünde kalabalık olmasa binaya bir bakıp güzelmiş diye geçebilirsin:)




4 kattan oluşan dükkanın ilk katında çikolata yapımını camdan izleyebiliyorsunuz.Binaya girdiğinizde yoğun bir çikolata kokusu içine çekiyor insanı.Diğer katlarda çeşit çeşit muhteşem çikolatalar satılıyor.Ayrıca cafesinde kahve, sıcak çikolata içebilirsiniz.

Oradan çıkıp nereye mi gittik bu sefer de Ukrayna'nın ünlü çikolata markası 
Roshen e tabii ki
Beni bilenler cennete mi düştün yoksa diyebilirler.Evet çeşit çeşit şekerler, çikolatalar göz boyuyor resmen.Bir süre ne alacağıma karar veremedim sonrasında buradan da biraz alışveriş yapıp çıktık.
Çikolata bir Belçika ve  İsviçre çikolatasıyla yarışamaz ama çokta kötü sayılmaz.






Hava kararmaya başlamıştı artık akşam yemeği için mekan seçme zamanımız gelmişti.
Bir çok blog yazısında ortak mekan Mons Pius u işaret ediyordu.Haydi bizde ona gidelim dedik.
Elimizde çevrim dışı harita sokaklarda döndük durduk.
Bir restoranın önündeki asker kıyafeti giymiş görevli bize ne yememiz gerektiği hakkında uzun bir nutuk çekince dayanamayıp içeri girdik.
Gayet şık bir aile işletmesi.Garsonlar asker kıyafeti giymiş.Servis çok hızlıydı.
Bir et yemeği patates püre ve şarap doymamız için yeterli oldu.
Ödediğimiz miktar 520 Grivna  105 TL








Restorandan çıktığımızda sağa döndüğümüzde Mons Pius karşımızdaydı.Oraya gidemedik bari içini gezelim dedik.Girişte etlerin asılı olduğu bir buzdolabı ve içeride salaş bir kaç masa vardı.
Güzel havada bahçesi çok keyifli olabilir.Ama içi çok da abartılı değildi.
Hava alanında karşılaştığımız bir gencin restoran hakkındaki kötü bildirimini yazmadan da geçemeyeceğim.
Tek başına küçük bir et yemeği ve çaya 600 Grivna ödemiş.Hesaba itiraz ettiğinde çayın yanındaki limon için bile para yazıldığını görmüş.
Bizim  iki kişi ödediğimiz miktarı düşünürsek fiyat bize de gayet abartılı geldi.


Sırada ne var  Drunken Cherry yani vişneli likör.
Rynok caddesinin köşesinde sadece sıcak yada soğuk vişneli likör satan mekan.
Bildiğimiz vişne likörlerinden biraz farklıydı. Acı badem tadı da geliyordu.
Biz soğuk olanını tercih ettik ve de çok beğendik.










Biraz daha ışıl ışıl sokaklarda ve Noel stantlarında gezdikten sonra üşüdüğümüz için rahat edeceğimiz bir  mekan arayışına girdik.Ve lezzetli bir kış çayı alarak 2-3 saat oturduğumuz bir mekana geçtik.
Glory Cafe
Öncelikle çok şık ,rahat , sessiz  ve kimse size fazla oturdun başka bir şey yemiyor musun diye bakmıyor.
Akşam 23;08 de gece treniyle Kiev e gideceğimizden bizi için çok iyi bir dinlenme mekanı oldu.
Ve ödediğimiz tutar sadece 90 Grivna






Saat 21:00 de cafeden ayrılıp bavullarımızı almaya otele gittik.Sonrasında tren istasyonuna gitmek için 9 no lu tram ı beklemeye başladık.O sırada 9 no lu otobüs gelince fark etmeden ona binmişiz.Otobüse binince zaten bir terslik olduğunu anladık.Biraz gittikten sonra yanımızdaki bir gence tren istasyonunu sorunca yanlış bindiğimizi anladık.
Gece yarısı in cin top oynanan bir yerde otobüsten indik.Erken yola çıkmasaydık stres bile yapabilirdik.Neyse biraz  yürüdükten sonra 9 nolu tramın geçtiği durağı bulup bir oh çekip  tren istasyonuna vasıl olduk.İstasyon son durak.
Tren istasyonun çok eski bir yapı.Dinlenme salonuna girip oturmak için 20 Grivna ödüyorsun.İçeride wifi bedava.

Tren saati geldiğinde trenimize gidip kompartımanımızı bulduk.
İlk gece treni yolculuğum olacağı için ne kadar zor olabilir yatar uyuruz işte diye içsel düşünceler içindeydim.Bir yandan da 4 kişilik kompartıman seçtiğimizden karşımıza kim gelecek acaba diye de merak içindeydik.Gittiğimizde kompartıman boştu.Hemen yataklarımızı yapıp yerlerimizi aldık.
Karşımıza gelen giden yok.Tam uykuya dalacağız.Karşı komşularımız bindi.Genç bir çift.Ben uyukladığım için pek de ilgilenmeyip arkamı dönüp yattım.
Gece yarısı uyandığımda bir baktım karşımdaki genç , don atlet şeklinde uyuyor.Sanki evinde yatıyor.

Yarı uyuyup yarı uyanık 8 saatlik kötü bir yolculuk sonucu Kiev e vardık.
Kötü kısmını biraz açmak istiyorum.
Tren çok eskiydi.Yavaş gitmesine rağmen çok ses yaptı.Kompartıman aşırı sıcaktı.Ve yan komşularda bayağı gürültücüydü.






Gece trenini önerir miyim?
Bizim gibi az vaktiniz varsa gün kazanmak açısından yapılmayacak bir yolculuk değil.
Ama vaktiniz varsa gündüz trenini tercih edin.Biz dönüşte sabah  treniyle Lviv'e döndük.Çok hızlı,  modern ve rahat bir trendi.
Tren biletini aldığımız site booking.uz.gov.ua
Bir ay öncesinden almamıza rağmen 400 Grivna ödedik.Şubat ayı için fiyat araştırması yaptım.Biletler gene aynı civarda.



1.sleeper 2 kişilik kompartıman
2.sleeper 4 kişilik kompartıman
3.sleeper 4 kişilik ama kompartımanın kapısı yok 

Biraz fazla veririm rahat ederim derseniz 1.sleeper bilet almanızda yarar var.

Bir buçuk günlük Lviv maceramız burada sonlandı.
Gidemediğimiz bir çok müze ve kilise  bir çok restoran ve cafe oldu
Bizim kısa süreye sığdırabildiklerimiz bu kadar.
Ve gezinin özeti;

Tabii ki vakit gene yetmedi.
Bol bol yenilip içildi.
Bir kış gezisi olduğu için baharı yazı nasıl olur diye merak edildi.
Gözden kaçan yada vakit olmadığından gidilemeyen yerler akılda kaldı.
Bu kadar ekonomik bir geziyi Türkiye'de bile yapamazdık diye düşünüldü.
Ve karlar altında Lviv güzeldi ya dedirtti.


Siz bu yazıyı okuya durun.Ben Kiev yazımı yazmaya başladım bile...

Sağlıcakla kalın.